08 Kasım 2021

Oda arkadaşım

Kategori: Hikayeler

Leselya K.

Oda arkadaşım

Bazen beni seyrettiğini hissedebiliyorum. Sanki bir noktaya odaklandığımda hemen karşımda duruyor. Belki de beklediğimden daha da yakında. Tıpkı benim gibi nefes alıp veriyor, ve o da birinin onu seyrettiğinin bilincine varıyor. Bu durum tek taraflı da olabilir tabii, emin olamayız. Şayet olursak, olursam bir gün, o gün hayatımın değiştiği gün olur. Çünkü hiçbir şarj aletine, masa örtüsüne ya da bozukluk cüzdanına aynı gözle bakamam.

Az evvel elimdeki notları düzenliyordum. Hepsi birbirinden alakasız konularla bezenmiş. Onlardan bahsedip de kafanızı şişirmeyeceğim. Ama yazımın ne kadar düzensiz olduğuna dair düşünceler etrafımda ahenkle dönerken, yine burnumun dibinde bir gerçeğin olduğunu hissettim. Unuttuğum bir anı, anlatmadığım bir rüya, rüya olduğunu sandığım bir anı ve anı olduğunu sandığım bir rüya. Camı kırmaya çalışıyordu. Ama yüzünden (buna yüz denebilir mi emin değilim. İfadelerin yer aldığı o ‘şey’ işte. Biçimsiz ‘şey’) bitkinlik, halsizlik taşıyordu. Bir an halı kirlendi mi diye yere bakmak zorunda kaldım.

Ben onun ifade merkezine, yani bir ihtimal gözlerine bakmak istesem de, hep yanlış yerde hazinemi arıyormuşum gibi geliyor. Çünkü karşılaştığım bakış, hep boş ve hüzünlü kalıyor. Göz bebeklerini bulabileceğim bir harita var mı? Yoksa o da benimkileri bulma yolundayken pes edip ileri mi baktı… Ben görünceye dek burada değil nasıl olsa. İnsanların kuralları böyle işler değil mi?

Eğer bu gerçekse, karşımdaki yani, bir başka ihtimal olduğu için çok sevineceğim. Hayatımda bir pürüz olduğu için, bir tehlikeli anla baş başa kaldığım için ve sahiden de, biraz değerli olduğumu hissettiğim için… Çünkü şimdiye dek her mavi renkli hissimi şöyle neşelendirdim: “Sen buraya ait olmadığın için pek mutlu değilsin. Ait olduğun yeri bulunca, hep gülümseyeceksin.” Ve katıldığım yemekte, toplantıda, piknikte ve fuarda, hep kovaladı beni bu cümleler. Ama sonundaki umut hep fısıldanıyordu. “Sen buraya ait olmadığın için… hep buraya ait olmadığın için.” Ama başka bir yere aitim değil mi?

Okyanusların henüz %5’ini keşfettiğimizi duymuştum. Beni arayan var mıdır, sesini duyamadığım.

Yürüdüğüm sokağın yan sokağında birinin büyü yaptığını biliyorum. Geride bıraktığım kaldırımdaki sihirden haberdarım. Benden önce buradan paltolu bir adam geçmiş. Ama hayret, hiçbirine yetişememişim. Şimdi tek gördüğüm birkaç yaşlı ağaç ve iki-üç oturak. Benden sonra teyzeler çıkıp dedikodu yapacak. Benden sonra, benden önce, geride, ve ileride. Benle değil,

hep buraya ait olmadığım için.

“Tabii ki sana gülmeyecekler, deli misin nesin! Senin mizah anlayışın buraya uygun değil ki!”

“Tabii ki cildin kuruyacak, çıldırdın mı! Buranın suyu sana yaramaz ki!”

“Orada herkes seni görünce tebessüm edecek.”

“Yanakların yumuşacık olacak, sözüme güven.”

Neresi burası, gittiğim yerde duyuyorsam? Ve neresi orası, hiç bulamıyorsam?

Eğer bu gerçekse, karşımdaki yani, bir başka ihtimal olduğu için üzüleceğim. Çünkü o zaman bu ses somutlaşacak. Ait olmadığım yerde ağladığım için kahkaha atacak. Bir insan ömrüne iki dünya sığar mı? Birinin fısıldamasına katlanabilirim, ama omuzlarımdan tutulup sarsılırsam eğer, bitkin düşebilirim.

Bazen beni seyrettiğini hissedebiliyorum. Şefkat yok, acıma ya da öyle derin bir iç çekme yok. Yine de belki, hani ait olduğum yerde gülümsemek somurtmaksa eğer…

 

Lütfen orada ol. Elimi cama yasladım.

Bir yorum yapın

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz.